8 Ekim 2021 Cuma

Yaşadığın yerden nefret etmemek için...



"Artık bu ülkede yaşamak istemiyorum, kendi ülkeme dönmek istiyorum, çocuklarımın okulu yüzünden kalıyorum ama burdan nefret ediyorum!"




Bu cümleyi Avrupa'lı bir arkadaşımdan duydum birkaç gün önce, o günden beri de söylediklerini düşünüyorum. Ben nefret ettiğim bir yerde ne kadar ya da hangi sebeple yaşayabilirdim? Eğer orda yaşamaktan başka çarem yoksa kendimi nasıl ikna etmeye çalışırdım?


Arkadaşımın burda kalmasının tek sebebi okula giden çocukları. Biri lisede diğeri ilkokulda. Kendini lisedeki çocuğunun üniversiteye gireceği zamana yani 3-4 yıl sonrasına motive edebilse belki onun için daha kolay olur ama o zaman da küçük çocuğuna aynı fırsatı verememiş olmanın vicdan azabıyla baş etmesi gerekecek. Şu anda ne çocukları ne de eşi kendi ülkelerine dönmek istiyor, hepsi burda yaşamaktan memnun. Böyle olunca da arkadaşım kendini iyice yalnızlaşmış hissediyor. Ülkesindeki ailesini, arkadaşlarını özlüyor. Buranın yağmurlu ve kasvetli havası sinirini bozuyor, bu iklim ona hala çok soğuk geliyor. Eğitim sistemini beğenmiyor, çocukların burda hiçbir şey öğrenmediğini düşünüyor. Çocukları yağmurlu havalarda okul gezisine götürmelerine, çocuğunun üşüyüp hasta olma ihtimaline deliriyor. İngiltere'nin Covid'i çok kötü yönettiğini düşünüyor. Son zamanlarda yaşadığımız benzin krizine öfkelenip kendini bir Afrika ülkesinde hissettiğini söylüyor. Bütün bunlara Merkür retrosu, önümüzdeki kısa ve karanlık kış günleri ile adet öncesi sendromu da eklenince hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Rahatsız olduğu herşeyi böyle peşpeşe sıraladığında ne kadar zorlandığını görüyor insan.


Göçmenlikte hepimiz farklı farklı bir sürü şeyden rahatsız oluyoruz, zorlanıyoruz, kabullenemiyoruz. Bir sürü zorlu sınavdan geçiyoruz. Kiminden kalıyoruz, kimini atlatıyoruz.


Göçmek sadece vücudunu bir ülkeden alıp diğerine götürmek değil, aynı zamanda dışardan görünmeyen çetrefilli bir iç yolculuğu. Yakınında seninle benzer yoldan geçenler varsa yol daha az dikenli oluyor. Konuşup paylaşınca senin geçtiğin yoldan onların da geçtiğini görüyorsun. Onlar da düşüp dizini kanatıyor. Onlar da senin gibi anlamaya, anlamlandırmaya, mantıksallaştırmaya çalışıyor. Onlar da kendi kalıplarını sorguluyor, kendi doğrularının yanlışlarının muhasebesini yapıyor. Sen zorlandığın konuyu anlatınca seni anlıyor çünkü konuyu onlar da biliyor, aynı dersi onlar da çalışıyor.


Yaşadığınız yerden nefret etmenize fırsat kalmadan sizinle aynı yolculuğa çıkmış olanlarla karşılaşmanızı dilerim. Konuşup paylaşmak, o yolculukta elele verip batan dikenleri beraber çıkarmak için..


"Bunun işe yarayacağını nerden biliyorsun" derseniz, benimle benzer yoldan geçen göçmen dostlarım var, elimi çok sıkı tutuyorlar :)