Burda insanlar musluk suyu içiyor, İstanbul'da en son ilkokuldayken falan musluk suyu içmiştim herhalde. Su çok kireçli, iki günde kettle ın içi kabuk kabuk oluyor.
Tüm mevsimlerin meyvesi, sebzesi var ve fiyatları uçuk değil. 10 sene önce Maldivler'de tanıştığımız mango steam ile burda karşılaşmak çok keyifli oldu doğrusu.
Kıymalar çeşit çeşit, hayatımda ilk kez kıyma alıyormuşum gibi yarım saat et reyonunun önünde etiket okuyorum.Yok Angus'u yok Aberdeen'i.. Bana Trakya ya da Güneydoğu danasıyla gel arkadaş.. Bir de etiketlerde içindeki yağ oranı yazıyor, biz İstanbul'da kasaba gidip az yağlı / köftelik / yemeklik / orta yağlı vs demeyi biliriz, %10, %15, %20 yağ neymiş.. Bu oranlar bana birşey ifade etmediği için %20 yağlı kıyma aldım, yaptığım köfte o kadar yağlı oldu ki elimden ayırıp şekil veremedim. Ben bir dünya söylenince Ayhan çareyi Londra'da Türk kasapları Google lamakta buldu :)
Markete gidip yumurta ve süt almak da ayrı bir zeka testi. Yumurtalar boyundan tavuğun çeşidine kadar sınıflandırılmış, serbest dolaşanı, çiflikte yumurtlayanı, küçüğü, orta boyu,büyüğü..Aaayyy yumurta ayol altı üstü, kafamı karıştırmayın bu kadar :)
Hele o süt yok mu süt, o süt kabusum oldu.. Organik, tam yağlı, yarım yağlı, yağı azaltılmış, yağsız, laktozsuz vs vs. Bilmiyorum ya gittim "whole milk" yani normal süt aldım. Süt resmen tatlı, süt sevmeyen ben günde iki bardak süt içer oldum. Çınar zaten süt delisi, mümkünse hayatını sadece süt içerek geçirecek, o da bayıldı süte, günde yarım litreden fazla süt içmeye başladı. Birkaç gün sonra günde 1-2 kez fışkırtarak kusmaya başladı. Hava soğuk, ev aradığımız için devamlı yağmurda soğukta sokakta geziyoruz, çocuk üşüttü dedim. Yaklaşık bir hafta sonra kusmanın sütten olduğuna uyandım. Sütü kestik kusmalar bitti ama bu süreçte Çınar koltuk, halı, annenin saçı başı, babanın üstü başı gibi muhtelif yerlere imzasını bıraktı :) Yeniden çocuğa süt vermek istiyorum ama cesaret edemiyorum :)
Yeneceğim sizi Londra'nın eti, sütü, yumurtası... ama teker teker gelin!!!