Bu resim burda ne alaka diyorsanız, o köpeğin suratındaki ifade aşağıda anlatacağım olayları yaşadığımda yüzümde beliren ifadenin aynısıydı :) Ne hissettiğimi okuyunca daha net anlayacaksınız..
Bu İngiliz insanının ve İngiliz kafasını benimsemiş insanın şöyle bir durumu var; kural ne diyorsa onu yap, bir milim dışına çıkma.Geldiğimden beri gözlemlediğim şudur: Feriştahı gelse kuralı bozmuyorlar ya da pratik bir çözüm bulmak için çaba sarf etmiyorlar.
Peki Türk kafası ne diyor; "Kural dediğin esnetmek içindir"
"Boşver kuralı, çiğnesek de bir şey olmaz,"
"Ters yöne girmek yasak ama karşıdan araba gelmiyordu"
"Beraber olduğunuz kadın AIDS taşıyıcısıydı" diyen muhabire fütursuzca "Biz Türküz abi, bize bişey olmaz yeeaaa" diyen şuursuz Türk erkeğinin hüküm sürdüğü bir kültürden geliyoruz biz!!!
Bu kesin ve esnemez kurallara adapte olmak zor. Ben zaten karakter itibariyle kuralları ve genel kabul görmüş kalıpları devamlı sorgulayan, bu yüzden de özellikle ergenlik çağımda anneler için ciddi ömür törpüsü olabilmiş bir tipim (inanmayan anneme sorsun :)) Bu yaşa geldim, hala birisi "yok oyle yapılmaz dediğinde" o yapılmayacak şeyi yapmak için içim kımıl kımıl olur. Haa sonuçta yapılamıyorsa da ben deneyip kendi gözümle görmüş olurum bari..
Size İngiliz kurallarını daha net anlatabilmek için iki örnek vereceğim, daha da bir şey anlatmama gerek kalmayacak.
1) Pazar günü market erken kapanıyormuş, biz bunu bilmeden Çınar'a mama almaya gittik. Marketin kapanış saati 16:00, biz saat 16:01'de kapıdaydık. Kasiyerler içerde, hatta kasada müşteri var ama kapıdaki güvenlik bizi içeri almıyor. "Bebeğe mama lazım, sadece onu alıp çıkacağız" diyoruz, "Sorry" diyor.
Türkiye'de olsa "Abi bebek aç kalır, bütün gece ağlar, yazık değil mi, bir mama alıp çıkacağım, nolur abi" desen adam açıverir kapıyı sen de mamanı alır çıkarsın. Burda Sorry!
2) IKEA'dan sipariş verdik. Koltuğundan tabak çanağa kadar bir sürü ürün gelecek. Bu arada evde eşya olarak sadece bir masa dört sandalye var. Zaten bir haftadır sandalyede oturmaktan kaideler düzleşmiş, beller kendinden geçmiş. Dört gözle teslimat gününü bekliyoruz. Teslimatı yapacakları saatte aracın şoförü beni aradı ve aramızda şöyle bir konuşma geçti:
Şoför: Merhaba, IKEA'dan size bir teslimat varmış, ben aracın şoförüyüm, kamyonumuz büyük, sizin de sokağınız dar, biz sokağa giremedik, teslimatı yapmadan geri dönüyoruz.
Gizem: Nasıl yani!! Biz bir haftadır bu teslimatı bekliyoruz, ürünleri teslim edin lütfen.
Şoför : Sorry, sokağınız dar.
Gizem: İyi ama sokağın dar olması benim suçum değil ki, evde çocuk var bebek var, tabak çatal yok. Lütfen bir çözüm bulun ve ürünleri teslim edin.
Şoför : Sorry, sokağınız dar.
Gizem : Anladım, o zaman kamyonla girmeyin, kamyonu yakın bir yere park edip ürünleri getirin.
Şoför : Sorry, sokağınız dar.
Gizem: Bakın o eşyalara çok ihtiyacımız var, siz durabildiğiniz yerde durun, biz gelip alalım.
Şoför : Sorry, sokağınız dar.Biz gidiyoruz, sizi yeni bir teslimat adresi için arayacaklar. (Ve telefonu kapatır)
Gizem: ?!"#'!?** sin kaf biiiipppppp...
Şimdi güzel kardeşim;
1) Salak değilim çok şükür, söylediğini bir kerede anlıyorum. Sen bana azimle aynı cümleyi kuruyorsun.
2) Ben Türk'üm, kuralların esneyebilmesine alışığım. Kurallar esnemiyorsa pratik çözümler üretiyorum.
3) Kuralları esnetemiyorsan da zor durumda olduğumu anla, empati kur, benim bulduğum çözüme biraz da sen yaklaş.
Sen anca Sorry sorry... Bu şekilde devam edeceksen bu şarkı sana gelsin!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder