İki hafta önce şampanya patlatarak sağlığını kutladığımız, güzel güzel sohbet ettiğimiz tatlı komşumuzla o akşam bir fotoğraf çekmediğim için çok pişmanım.
Şimdi yas tutarken ondan kalan bir şeyim olmadığı için, bu acı geçip de "ne tatlı kadındı" diye dönüp bakabileceğim bir resmimiz bile olmadığı için çok pişmanım.
Arnavut ciğeri diye bir yemeği duyup şaşırdığında "ilk yaptığımda sana da getireceğim" deyip hemen ertesi gün yapıp götürmediğim için çok pişmanım.
Bir gün kapımı çalıp beni çaya davet ettiğinde yaptığım işi bırakamayıp onunla çay içmediğim için çok pişmanım.
"Aslında çok severim ama yalnız başımayım, tek kişi için yapmak zor geliyor" dediği, o günden beri her yaptığımda ona da götürdüğüm lazanyayı daha da sık yapmadığım için çok pişmanım.
Eileen'i en son geçen Pazartesi gördüm, kapının önünde ayak üstü sohbet ettik, şakalaştık, güldük. Perşembe günü bir arkadaşıyla şehir dışına gitmiş ve orada beyin kanaması geçirmiş, o günden beri hastanede komadaydı. Az önce oğlu bir mesajla vefat ettiğini bildirdi. Ona dair pek çok "iyi ki"m olsa da şu an acıyla sadece"keşke"ler geliyor.
Kalp, belki de kendi toprağından uzak olunca kendine kucak açana daha çabuk bağlanıyor da o yüzden şimdi bu kadar acıyor.
Hep tatlı bir dille anlattığınız, size orada cinnet geçirten şeyleri bile gülümseyerek okuduğumuz yazılardan zannettim yeni yazınızı görünce. Ama ne kadar üzüldüm anlatamam, başınız sağolsun... Her kaybediş başka izler bırakıyor insanda. Sabırlar diliyorum.
YanıtlaSil