1 Nisan 2019 Pazartesi
Ağzımızla içersek !
Bu İngilizler pek de ağızlarıyla içmiyor.
Bir kere çok fazla içiyorlar, çoğunlukla aç karnına içiyorlar ve uzun süre içiyorlar. Genellikle Perşembe akşamı içiyorlar ki akşamdan kalma halleri ertesi gün ofiste geçsin. Tabi bu Cuma, Cumartesi içmelerine mani olmuyor. Annem burda oldugu için çocukları ona bırakıp sizler için gözlem yapmak amacıyla birkaç gece dışarı çıktım ( Yoksa kocamla başbaşa zaman geçirmek ya da arkadaşlarımla sosyalleşmek gibi amaçlarım yoktu :P ) Buyrun burdan okuyun..
Cuma günü Bank'e gidip de publardan sokaklara taşmış bir sürü insan görünce insanların güneşli hava sebebiyle dışarda olduklarını düşündüm meğer insanlar Cuma günü öğleden itibaren içmeye başlıyormuş. Cuma öğleden sonra ofise pek dönen / dönebilen olmuyormuş.
Genç ve toy olsalar içmeyi bilmiyorlar diyeceğim, koca koca adamlar kendilerini kaybedecek kadar çok içiyor. Cuma gece 11 civarı arkadaşlarımızla eve dönerken duvara tutunmaya çalışan, 55 yaş civarı bir adam gördük. Önce sarhoş mu acaba dedik, adam dizlerinin üstüne çökünce kalp krizi falan geçirdiğini düşündük. Yardım ister mi diye sorunca sarhoş olduğunu anladık. Taksi çevirip bindirsek dedik ama adamın yerden kalkacak hali olmadığı gibi secde pozisyonuna geçti. Ambulans çağırmayı düşündük ama uzun zamandır burda yaşayan bir arkadaşımız sarhoş olduğu için ambulans çağırırsak ambulansın bize çok kızacağını söyledi. Çaresizce ne yapacağımızı düşünürken yoldan geçen bir İngiliz spor hocası yardım edip edemeyeceğini sordu. Nasıl çaresiz gözüktüysek artık! Adama sarhoş olup olmadığını sordu ve yan yatmasını söyledi. Yardımsız ayağa kalkamazsa taksiler almazmış meğer. Bundan sonrasını ben hallederim siz gidebilirsiniz deyince sarılıp adamı öpesim geldi. Türkiye'de olsak beş dakikada çözebileceğimiz durum karşısında çaresiz kalmak gerçekten çok rahatsız ediciydi.
İşin ilginç yanı içseler de kendilerinden geçseler de kibarlıklarından birşey kaybetmemeleri.
Bir kız arkadaşımla yemek yerken bir adam yanımızdan geçerek tuvalete gitti. Daha akşam 8 olmasına rağmen amca (evet bu da 60 yaşlarındaydı) yalpalayarak yürüyordu. Biz arkadaşımla '' Daha bu saatte bitmiş amca'' derken amca tuvaletten döndü ve bir şeyler söyledi. Dili o kadar çok dolanıyordu ki hiçbir şey anlamadık. Bir süre daha yanımızda dikilip konuşmaya devam etti. Meğer bize şarap ısmarlamak istiyormuş. İstemediğimizi söyleyince bizi rahatsız ettiği için çok samimi bir şekilde özür dileyerek yanımızdan ayrıldı. E ama ben buna hiç alışık değildim ki! Türkiye'de olsak yüksek ihtimalle bize yaklaşan sarhoş adam ısrar eder, keyfimizi kaçırır, başımızda (!) erkek olmadığı için bizi rahatsız etmeyi hak görürdü. Ne de olsa kadın hayır diyorsa aslında belki diyordur diye saçma bir inanış vardı!
Başka bir gece saat 12 civarı Ayhan ile bindiğimiz otobüse bu sefer 65 yaşlarında biri bindi. Otobüsün daracık koridorunda kavisler çizerek bir koltuğa oturmayı başardı. İneceği durağa geldiğinde şoföre teşekkür edip iyi geceler dileyerek indi. Otobüsten indiğinde hala düz yürüyemiyordu ama bu halde bile nezaketinden vazgeçmiyordu.
Adamlara parmak sallayıp :
''Sizin yaşınızdakiler dede olmuş, torun tombalak büyütüyor siz hala publarda barlarda!''
''Hem sizin şekeriniz tansiyonunuz yok mu!''
''Yaşıtların yazlığının bahçesine domates, biber dikiyor sen hala alkol peşinde!''
''İçki şişede durduğu gibi durmaz!''
''Alkol kötülüklerin anasıdır!''
''50 yaşında içip içip sapıtacağına evinde efendi efendi otursana!''
''Ağzımızla içersek!'' diyesim geldi ama o kibarlıklarının hatrına hepsini içime attım.
Cheers!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder