Bu resmi İngiltere'ye göçme kararı verdiğimiz dönemde avukatımın ofisinde görmüştüm ve "ne kadar kötümser bir resim, niye böyle olsun ki" diye düşünmüştüm. 35 yaşıma geldim hala benden büyüklerin, tecrübelilerin deneyimlerini sorgulamadan duramıyorum :) O resmi oraya koyanın bir bildiği varmış gerçekten. Göçmek zor işmiş, sen göçünce hayatın da göçüyormuş.
Tabi ki herşeyin güllük gülistanlık olmasını beklemiyorduk bu kararı verirken ama yeni bir ülkede sisteme dahil olmaya çalışmak insanı beklediğinden çok yoruyormuş.
- Geldikten sonra 7 gün içinde gidip polise kayıt olmak gerekiyormuş. Her adres değişiminde de yine gidip polise bildirmek gerekiyormuş.
- Banka hesabı açtırmak hiç de kolay değilmiş, önce avukat, muhasebeci gibi devletin yetkili kabul ettiği birinin kaldığın adresi teyid eden bir mektup vermesi gerekiyormuş. Sonra o mektupla şirket hesabı açmayı kabul eden bir banka bulup başvurmak gerekiyormuş. (Bana bankadaki memur öyle bir mülakat yaptı ki vize memuruna bile bu kadar çok detay anlatmamıştım. Bu mülakatın sonunda da hesap açmama ihtimalleri varmış.)
- Ev tutmak için ya İngiltere'de bir garantör bulmak ya da 6 aylık kirayı peşin vermek gerekiyormuş. (Bu kısmı cidden insanı fikren çok yoruyor, kenarda çok paranız varsa sorun olmayabilir ama paranızın çoğunu kiraya gömmek hiç hoş olmuyor)
- Çocuk istediğin okula değil evinin 'catchement area'sındaki okula gidebiliyormuş. Yani belediye adresine en yakın okula çocuğunu kaydediyormuş, yakındaki okulda yer yoksa daha uzak bir okula verip yakındaki okulda yer açılınca bize haber veriyormuş. (Bizim eve yakın okullarda yer olmadığı için Demir'i biraz uzak bir okula kaydettirmek zorunda kaldık. Neyse ki iyi bir okul, uzaklığı göz ardı edebileceğiz umarım.)
- Çocuk bizim istediğimiz zaman ya da biz taşınır taşınmaz okula başlayamıyormuş. Önce belediyeye başvurup, istediğimiz okulları bir formda belirtip başvurup beklememiz gerekiyormuş. Normalde 20 okul gününde cevap vermeleri gerekiyormuş. (Biz şanslıydık, 10 günde okul belli oldu)
- Mahallenin doktoruna kayıt olmak gerekliymiş ama ülkeye girdikten ancak 3 ay sonra bizi kalıcı hasta olarak kabul edip muayene edeceklermiş. Bu arada sadece acil bir durum olursa muayene ve tedavi yapıyorlarmış.(Ben de can sıkıntısından doktora gidecek kadar kafayı yedim sanki!!)
İşte bütün bu mış'lar miş'ler üst üste gelince, bünyede "çok geldi bunlar, şiştim, daraldım, GÖÇTÜM" hissi yaratıyormuş. Göçtük mü yoksa GÖÇTÜK mü insan karar veremiyormuş. Yani o resim doğru, o resmi oraya koyan haklıymış.
Ama bir de şu varmış; insan zaten düşmeden ayağa kalkamazmış :)
Ve bu bünye düştüğünü görecek, kalkacak gücü yeniden toplayacak kadar inatçıymış :))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder