17 Mart 2025 Pazartesi

Göçmenlik travması #658489578

 


Göçmenlik hayatımın öyle zamanları, olayları var ki, üzerinden yıllar da geçmiş olsa, hatırladığımda hala gözlerim dolup boğazım düğümleniyor.


Dün Demir'in 18.yaşını kutlarken o anlardan biri oğlumun bir sorusuyla aklıma geldi.


"Şaka maka yetişkin oldun, bugün 18 yaşındasın, bu ülkedeki ilk doğumgününü hatırlıyor musun?" dedim, "Senin kafede hüngür hüngür ağladığın doğumgünümü mü?" dedi.


Evet tam olarak da o doğumgünü...


Oğlumun 8.doğumgünü...


Londra'ya göçeli 54. günümüz olan doğumgünü...


Çocuklar için iyi okulların çevresinde, Londra'nın tüm bölgelerinde çıkılan keşifler, bölgeye karar verdikten sonra emlakçı, ev arama, ev bulma, evi tutarken uğraşılan bir sürü prosedür, taşınma, eşya alma, eşyalar bir türlü teslim edilmediği için önceki kiracıdan kalan 2 yatağı salonda yere atıp 15 gün onların üstünde yaşama, Türkiye'den getirdiğim cezvenin içinde 16 aylık bebeğe sebze çorbası yapmaya çalışma, soğuk hava derken bir de üstüne hayatımın en ağır griplerinden birini oldum. Yatak döşek yatıyorum, o gün eşim iş görüşmesine gitmiş, evde çocuklarla yalnızım, ben o kadar halsizim ki oğlum gelip "Anne acıktım" diyor, "Tamam geliyorum" diyip ateşten uyuyakalıyorum. 3 gün böyle hasta ve perişan geçerken bu sefer Demir hastalanıyor. Hem de doğumgününde. Daha mahalle doktoruna kayıtlı bile değiliz, gidip durumu anlatıyoruz ve randevu istiyoruz. Şans eseri 1.5 saat sonrasına randevu veriyorlar. Hava hem soğuk hem çok yağmurlu, eve gitmektense yakındaki kafede oturup beklemeye karar veriyoruz.


Ve orda beklerken fark ediyorum ki burda öğleden sonra olmuş, demek ki Türkiye'de akşamüstü ve  hala hiç kimse aramamış.


Ne büyükanneler ne büyükbabalar, ne dayılar, ne amcalar, ne kuzenler, ne bizim arkadaşlarımız.


Zaten düşük olan moralimle kafama bir sürü düşünce üşüşüyor ve o düşünceler canımı çok acıtıyor.


"Arkadaş grubumuzun ilk bebeği, doğumgünü için her yıl farklı gruplarla en az 3 kutlama yapılan Demir'i bu sene kimse aramıyor. "Gözden uzak gönülden de mi uzak oluyor? Daha geleli 2 ay bile olmadı ve şimdiden unutulduk mu? Ne kolay gözden çıkarıldık. Bizim burda ne işimiz var. Çocuk da hasta oldu zaten. Buraya gelerek hata mı yaptık, çocuklara kötülük mü yapıyoruz" cümleleri zihnime dolarken beni upuzun bir ağlama alıyor ve Demir bunu hala hatırlıyor.


Doktordan antibiyotikle çıkıp kös kös eve gidiyoruz, tatsız tatsız otururken birden telefonlar sel olup akmaya başlıyor, Aynı anda hem benim hem eşimin telefonundan doğumgünü aramaları gelmeye başlıyor. Meğer herkes gün içindeki koşturmamız bitsin de Demir ile rahat rahat konuşsunlar diye akşamı beklemiş. Aramalar bitince Demir mutlu mutlu diyor ki "Anne, uzaktayız ama herkes doğumgünümü hatırladı, herkes beni aradı" :)


Burda geçirdiğimiz 10 yıl boyunca kimse Demir'in doğumgününü unutmadı, üstüne üstlük burda edindiği kendi arkadaşları ve bizim arkadaşlarımız sayesinde doğumgününde arayanlar listesi daha da kabarıklaştı.

Bugün elimizde, hayatının çoğunu burda yaşamış "İyi ki gelmişiz" diyen 18 yaşında bir yetişkin var.

10 yıl önceki bu olayı hatırladığımda gözlerimin dolması da o günkü korkmuş, ne yapacağını bilemeyen, aldığı göçme kararını sorgulayan, bu sorumluluğun altında ezilen, yine de korkularını ve endişelerini belli etmemeye çalışıp dik durmaya uğraşan Gizem'e üzülmemden.

Şimdiki aklım olsa ona derdim ki "Saçmalama be kızım, tabi ki kimse sizi unutmadı, gözden de  çıkartmadı. Ateşin yükseldiği için kafan doğru çalışmıyor. 2 Parol, 1 bardak portakal suyu çak, hepsi geçecek" :)

5 Mart 2025 Çarşamba

Çayda dem, göçmenlikte kıdem!



Göçmenlikte kıdem olur mu? 10 yıl önce göçenle 3 yıl önce göçen bir olur mu? 30 senedir bu ülkede yaşayanla 7 senedir burda yasayanın derdi, konusu bir olur mu?

Bence göçmenlikte kıdem farkı oluyor. Daha doğrusu bence göçmenlik içinde jenerasyon farkı oluyor ve her jenerasyon yaklaşık 2-3 yıla tekabül ediyor.

Ben buraya ilk taşındığımda benden önce taşınmış olanlara mezuniyetine günler kalmış üniversite öğrencisi, kendime de daha ilkokul 2ye geçen, eğitim hayatının taaa başında bir çömez gözüyle bakıyordum. Önümde verilecek bir sürü sınav, alınacak pek çok ders vardı. Oysa 4-5 sene önce gelenler tüm zorlukları aşmış, burdaki hayata alışmış, düzenini kurmuş, arkadaş çevresini oturtmuş, çoluğunu çocuğunu okula yerleştirmiş, hikaye bir fantastik kitapta geçiyor olsa "Yarı Tanrı" mertebesine ulaşmış insanlardı bence. Meselenin vatandaşlığı almış olmakla ilgisi yoktu, mesele o insanların başka bir ülkede rutinlerini oturtmuş olmasıydı.


Bu jenerasyon farkını en net şekilde  mahalledeki Türk kadınların buluşmalarında hissediyordum. İlk buluşmalarda grubun çömezi olarak benden daha tecrübeli olanlardan birşeyler öğrenmeye çalışırken yıllar geçip de ben eskiyince konuların ne kadar değiştiğini gördüm. Her jenerasyonun sohbet konusu farklıydı. Daha eskilerin ana konuları ev almak, mortgage danışmanı, henüz okula başlamamış çocukları için eğitim planları, iyi eğitim danışmanları, çocukların aktiviteleri, kendilerinin sanat, seramik kursları iken o zaman yeni olan ben, banka hesabı açmak, ev tutmak, şirket kurmak gibi çözülmesi imkansız bir sarmalın içindeydim. Banka hesabı açmak için kalıcı bir adres göstermem gerekiyordu, kısa dönem için tuttuğumuz Airbnb'nin adresi kabul edilmiyordu, banka hesabı açamadığım için şirket faaliyete geçemiyordu, uzun dönem tutmak istediğim evi emlakçı bize vermiyordu, kira sözleşmem olmadığı için çocuğum okula kayıt olamıyordu. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkıyordu?! Ben bunlarla boğuşurken benden eskilerin konuları bana tünelin sonundaki ışık gibi geliyordu ve bir an evvel ben de o ışığa ulaşmak istiyordum :)


Yıllar geçti, buluşmalar devam etti. Bir buluşmada fark ettim ki ben eskimişim. Kaç yıldır burda olduğum sorusunun cevabı insanlarda "ooo siz geleli baya olmuş, biz daha yeniyiz" etkisi yaratmaya başlamış. Yeni gelenlerin konuları benim bitirdiğim ünitelerden, herkes bildiğim yerden soruyor :)  Sohbet ilerledikçe grup içinde mikro gruplar oluştu ve bir baktım herkes kendiyle aynı dönemde gelenlerle sohbet etmeye başladı. Grupların sohbet konuları farklı. Kimi eskimiş ve bir üst jenerasyonun konularına geçmiş, kimi banka-adres-iş-okul-tavuk -yumurta sarmalında. Her jenerasyonun derdi, o günkü gündemi farklı.


Göçmenlikte jenerasyonlar doğduğun yıla göre değil, yeni ülkene göçtüğün tarihe göre oluşuyor. Gerçek anlamda jenerasyon farkımız olmasa da ve yaşlarımız birbirine çok yakın olsa da geliş zamanlarımıza göre oluşmuş farklı jenerasyonlarız. Genellikle yakın arkadaşlıklar jenerasyondaşlıktan başlayıp ilerliyor. insan ister istemez gündemi, konusu benzer olan ile yakınlaşıyor. Aynı konuyu aynı zamanda yaşayınca birbirini daha iyi anlıyorsun, destek oluyorsun, içini döküyorsun, daha çok paylaşıyorsun. Konuların, sorunların jenerasyondaşınla benzer şekilde dönüşüyor. Çevremdeki arkadaş gruplarına baktığımda gördüğüm aynı dönemde gelenler daha sıkı arkadaş olmuşlar. Benim burdaki yakın arkadaşlarımın çoğu benimle aynı dönemde gelenler. Benden eski ve benden yeni arkadaşlarımın sayısı göçmen jenerasyondaş arkadaş sayısından daha az.  Demek ki ben de ortak konulardan, ortak mücadelelerden bağlanmışım yakın arkadaşlarıma. 

O zaman yaşasın jenerasyonculuk!